18 Ekim 2010 Pazartesi

VE KENDİME


Şuan şu lanet olası Fransızca sınıfındayım...


cam kenarında....kaloriferin tam yanındayım.Profösörü dinlemek yerine,camdan dışarıya bakıyorum ince ince yağan bir yağmur somsoğuk bir hava karşımda kendimi alıp götüren büyüleyici bir yeşillik,orman...derinden gelen güzel bir müzik ve elimde bir kalem birde kağıt...

Şimdi anlıyorum yağmurlu günler neden böylesine sevilir.Yavaşca camı açıyor ve o güzelim toprak kokusunu içime çekiyorum gizlice,bir suç işiyormuş gibi...içime çektiğim her bir toprak kokusu bir diğerini beraberinde getiriyor ve hayale dalıyorum hiç uyanmak istemeyerek...ne hayal ettiğimi bilmeyerek duruyorum öyle ve birden bir huzur doluyor içime "iyki hayattayım "diyorum "iyki doğmuşum iyki bu koku bu güzellikler var "diyorum şükredercesine kendi kendime,müzikte hayallerime içimden söylediklerime eşlik ediyor adeta..ve istemeyerek bilmeyerek müzikle düşüncelerim bütün oluyor sevişircesine...

Hayal kurmanın nasıl bir nimet olduğunu anlıyor ve düşünüyorum öyle bir heycan doluyor ki içime o mutsuz,umutsuz halimden eser kalmıyor sanki...

Sonra bağıra bağıra "Şu hayatta hala güzel birşeyler varken neden kaybetmek isteyeyim ki? "diyorum istemeyerek...

Sınıfta herkes alay edercesine bana gülüyor ve zilin sesi o zihnimdeki müthiş müziğin ahengini bir anda ezip geçiyor ve tırmalıyıcı bir hal alıyor beynimdeki sesler...

Sınıftan en son ben çıkıyorum ve yine eski mutsuzluğumu ve umutsuzluğumu çantama koyarak...


...boktan bir gün....

-Şeytan köşe başlarını tutmuş-

17 Ekim 2010 Pazar

satır arası



Çok güzel konuşuyordu.Sesinde annemin ninnilerinin rengi vardı.uzun zamandır yoktu yanımda annem ve babam.Yanlız ve özlemle büyüdüm şimdi burnumda,annemin kokusu kulağımda sevgilimin sesi, gözlerim yaşlı ama müthiş bir juzurla uyudum.

sabah odama avuç avuç dolan güneşle uyandım elimde telefon.karnımda açlık ve vücudumun her yanını saran bir sigara isteği vardı ama ne yiyebilir ne de içebilirdim.

çocukluk hayallerimle aynanın karsısına geçtim aynada gördüğüm uykudan şişmiş gözleri,kirli sakalları,dağılmış saçları olan adam beni müthiş korkuttu.bu ben olamazdım.ben hala babasının elinden tututup gezen,annesinin masallarıyla sıcacık koynunda uykuya dalan,bütün masumiyetiyle gülen bir çocuktum ama ayna yalan söylemiyordu.büyümek beni korkutmuştu anlaşılan bu yeni halime alışmam biraz zor olcaktı.

bu düşünceler içinde dışarı çıktım cebimde sigaram ve sadece vapur param vardı.yemek mi? onu da düşündüm tabi yemek bedava.

market selamımı almadı,kuafördeki kız yüzüme gülümseyip "merhaba "demedi.Anlaşılan onlarda bu yeni halime alışamadı.hava soğuktu bir sigara yakmak istedim,yakamadım.

bu gün kimse bana yol vermiyor.dolmuşlar beni arabaya almıyor,adres sorduklarım yanıtlamıyor,yağmur üstüme düşmüyor,rüzgar bana esmiyor,anlaşılan TÜM dünya bana küsmüş ancak önemli değil...ben uzun zaman önce öyle bir küfredip küstüm ki dünyaya...
sonunda kadı köy rıhtımında bekleyen vefalı bir dost bana eliyle gel işareti yaptı.koşa koşa gittim benden bilet almadı hemde en sıcak kmrsına aldı.beni eminönünde bıraktı vedalaştık ben ıslık çalarak o düdüğünü öttürerek ayrıldık.
saat akşama yaklaşıyordu açlığıma ve sigarasızlığıma son verecek şey ezandı.yavaş adımlarla sultan ahmete doğru yürümeye başladım yağmur benide ıslatmaya başladı.olabildiğince ıslansam,çok üşüsem,kulağımda tahrik edici bir müzik kaybolmuş halde yürüsem yolum sana açılsa göğsünü yastık saçlarını yorgan yapsam ve doyasıya uyusam...

düşüme düşenler


bir türlü eskisi gibi olamıyorum...hiç mutlu olamıyorum.sanki gözüm kapalı hep uykuda yaşıyorum.mutluluk içimde hapsedilmiş gibi bazen kapıları zorluyor ama başaramıyor.bu olanlar saniyelik sürüyor hatta bazı güznler hiç olmuyor.

gerçekten uzak yaşıyorum.çoğu duyguyu unuttum..beni beni mutsuz decek bir sorun yok ama bilemiyorum, belkide...belkide gerçek bir kliniklik vakayım beni ilaçlar iyleştirebilir mi?