Şuan şu lanet olası Fransızca sınıfındayım...
cam kenarında....kaloriferin tam yanındayım.Profösörü dinlemek yerine,camdan dışarıya bakıyorum ince ince yağan bir yağmur somsoğuk bir hava karşımda kendimi alıp götüren büyüleyici bir yeşillik,orman...derinden gelen güzel bir müzik ve elimde bir kalem birde kağıt...
Şimdi anlıyorum yağmurlu günler neden böylesine sevilir.Yavaşca camı açıyor ve o güzelim toprak kokusunu içime çekiyorum gizlice,bir suç işiyormuş gibi...içime çektiğim her bir toprak kokusu bir diğerini beraberinde getiriyor ve hayale dalıyorum hiç uyanmak istemeyerek...ne hayal ettiğimi bilmeyerek duruyorum öyle ve birden bir huzur doluyor içime "iyki hayattayım "diyorum "iyki doğmuşum iyki bu koku bu güzellikler var "diyorum şükredercesine kendi kendime,müzikte hayallerime içimden söylediklerime eşlik ediyor adeta..ve istemeyerek bilmeyerek müzikle düşüncelerim bütün oluyor sevişircesine...
Hayal kurmanın nasıl bir nimet olduğunu anlıyor ve düşünüyorum öyle bir heycan doluyor ki içime o mutsuz,umutsuz halimden eser kalmıyor sanki...
Sonra bağıra bağıra "Şu hayatta hala güzel birşeyler varken neden kaybetmek isteyeyim ki? "diyorum istemeyerek...
Sınıfta herkes alay edercesine bana gülüyor ve zilin sesi o zihnimdeki müthiş müziğin ahengini bir anda ezip geçiyor ve tırmalıyıcı bir hal alıyor beynimdeki sesler...
Sınıftan en son ben çıkıyorum ve yine eski mutsuzluğumu ve umutsuzluğumu çantama koyarak...
...boktan bir gün....
-Şeytan köşe başlarını tutmuş-